Sümerler Arasında Sınıf, Güç ve Savaş - Mezopotamya'da Medeniyet
M.Ö. 7000'ler
Ortadoğu'nun 'Bereketli Hilal' adlı bölgesinde avcı-toplayıcılar bahçelerini oluşturmaya başladı. Düzenli bir tarım için kalıcı bir çözüm bulunması gerekiyordu. Arkeologlar'ın Ubeydalılar diye adlandırdığı insanlar Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra körfezine aktıkları bölgedeki kasabalarda yaşıyorlardı. Burası Mezopotamyaydı.
Ubeyda halkı bataklıkları boşalttı, buğday ve arpayı yetiştirdi daha sonra ise nehir sularına hendek kazarak ürünlerini sulamaya başladılar. Çiftlik hayvanlarını kullandılar ve çanak-çömlek yapımıyla ilgilendiler. Ubeydalılar aynı zamanda dokuma, deri ve metal işçiliği yaptı ve bazıları da diğer toplumlarla ticaret gerçekleştirdi. Zaman içinde bu küçük avcı-toplayıcı topluluklar kendileri için yiyecek üretip rahiplik, çömlekçilik, dokuma, marangozluk ve demircilik gibi meslek dallarını da oluşturmaya başlamışlardı. Ayrıca tüccarlar ortaya çıktı ve Sümerler karadan ve denizden geniş bir ticaret ağı kurmuşlardı. Denize yakın yerlerde gemiler inşa ettiler ve yakında bulunmayan ahşap, taş, kalay ve bakır gibi ihtiyaçları uzak yerlerden ithal ettiler. Hızla gelişen bu medeniyette mülk sahipliği kavramı da ortaya çıktı. Bazı insanlar diğerlerinden çok fazla zengin olmuştu ve siyasi güç düzensiz olarak dağılmıştı.
M.Ö. 3000 yıllarında Sümer toplumu, avcı-toplayıcı dönemlerindeki gibi eşit ya da eşitlikçi değildi.
Sümerlerin bu durumuna baktığımızda hakim ve ayrıcalıklı sınıfı yaratan ilk insanlar oldukları söylenebilir. Tabi bu bizim bildiğimiz tarih, bilinmeyen tarih de neler oldu onu bilmiyoruz.
M.Ö. 4000 civarında, Sümerler denilen medeniyet Mezopotamya'ya belki de Hazar Deniz'inden göç ettiler. M.Ö. 3800 yılına gelindiğinde, Sümerler Güney Mezopotamya'daki Ubeydalılar ve Semitler'in yerini aldı. Onlar bitkileri sulamak için ve ekinleri köy merkezlerine taşımak için daha iyi kanallar inşa ettiler. Eşek yollarını geliştirdiler ve bazı eşekler tekerlekli araba çekiyorlardı.
Sümer Yazıları, arkeologların keşfettikleri en eski tam metin yazısıdır. Ubeyda'lılar Sümerler'e yazılı ve sayısal hesaplama ilkelerini öğretmiş olabilirler. Bu Sümerler'in değiş tokuş işlemlerinde ve hesaplamalarda mal ve malzemelerin kayıtlarını tutmak için olduğu düşünülüyor. Sümerler modern matematiğin on sayısına dayanan aritmetiği geliştirdi. Yıldız tanrıları hakkında endişe duyuyorlardı, yıldızları haritalıyorlar ve bir daireyi altmış birime bölüyorlardı. Olayları tanrılarının eserleri olarak nitelendirdiler ve onları mutlu etmek için şiirler yazdılar. Tabletlerini yazmak için ise kurutulmuş kil kullandılar. Yazılarını yüzyıllar boyunca geliştirerek yazdılar. Resimlerini ideogramlar olarak adlandırılan sembollere dönüştürdüler.
M.Ö. Sümer sembollerinden örnekler
Sümer Şehirleri yıllar içinde tapınak olarak adlandırılan yerler haline geldiler.
Sümerler arasında en az 12 şehir ortaya çıktı, Ur, Uruk, Kish ve Lagash bunlardan bazılarıdır ve yaklaşık 24.000 kişilik bir şehir olmuşlardır. Her şehrin merkezinde şehrin tanrılarını barındıran tapınaklar mevcuttu ve her şehrin etrafında tahıl tarlaları, hurma bahçeleri ve sürüler için araziler bulunuyordu. İlk başlarda diğerleriyle birlikte çalışan Sümer Rahipleri daha sonra sıradan insanlardan ayrıldılar belki de kendilerini daha üstün gördüler. Daha sonra Sümerlerdeki en büyük toprak sahipleri yine rahipler oldu. Topraklar adeta rahiplerin yönettiği birer şirket haline dönüştü. Rahipler toprakları fakir halka kiralayıp toprakların gerçekte tanrıların mülkiyetinde olduğunu söylüyorlardı. Şehirlerdeki rahipler yaşlılar meclisiyle birlikte bazen şehrin kralına karşı bile hareketler yapabiliyorlardı. Demek ki tarihten bu yana Allah ile aldatma geleneği bozulmadan devam ediyor. Antik dönemlerdeki geleneksel toplumlar kadınları mülk olarak ele alırken erkeklere yetki veriyorlardı. Daha küçük avcı-toplayıcı toplumlar bir araya gelerek ortak çıkar için savaşçı olma eğilimindeydiler. Muhtemelen Sümerler zamanından önce, krallar savaşçılar tarafından seçildi ve kral savaşın lideri oldu. Sümer topraklarında ekonomik eşitsizlikle birlikte, kral tarafından sağlanan, papaz ve toplumun diğer seçkin üyeleri tarafından desteklenen otoriter bir kontrol sistemi vardı.
Sümerler arasında en az 12 şehir ortaya çıktı, Ur, Uruk, Kish ve Lagash bunlardan bazılarıdır ve yaklaşık 24.000 kişilik bir şehir olmuşlardır. Her şehrin merkezinde şehrin tanrılarını barındıran tapınaklar mevcuttu ve her şehrin etrafında tahıl tarlaları, hurma bahçeleri ve sürüler için araziler bulunuyordu. İlk başlarda diğerleriyle birlikte çalışan Sümer Rahipleri daha sonra sıradan insanlardan ayrıldılar belki de kendilerini daha üstün gördüler. Daha sonra Sümerlerdeki en büyük toprak sahipleri yine rahipler oldu. Topraklar adeta rahiplerin yönettiği birer şirket haline dönüştü. Rahipler toprakları fakir halka kiralayıp toprakların gerçekte tanrıların mülkiyetinde olduğunu söylüyorlardı. Şehirlerdeki rahipler yaşlılar meclisiyle birlikte bazen şehrin kralına karşı bile hareketler yapabiliyorlardı. Demek ki tarihten bu yana Allah ile aldatma geleneği bozulmadan devam ediyor. Antik dönemlerdeki geleneksel toplumlar kadınları mülk olarak ele alırken erkeklere yetki veriyorlardı. Daha küçük avcı-toplayıcı toplumlar bir araya gelerek ortak çıkar için savaşçı olma eğilimindeydiler. Muhtemelen Sümerler zamanından önce, krallar savaşçılar tarafından seçildi ve kral savaşın lideri oldu. Sümer topraklarında ekonomik eşitsizlikle birlikte, kral tarafından sağlanan, papaz ve toplumun diğer seçkin üyeleri tarafından desteklenen otoriter bir kontrol sistemi vardı.
Sümerlerde okur-yazarlık pek yoktu ve halkın, kralın ve rahiplerin yetkisini kabul etmesi dinsel bir görevdi. Sümerlerde halk bir köleden farksızdı.
Yüksek statü sahibi ailelerdeki Sümer kadınları bazı mülkiyet ve miras haklarına sahipti. Ayrıcalıklar şehir devletleri arasında değişebiliyordu. Sümer uygarlığının erken dönemlerinde kadınlar pazar alanlarında ailelerini hukuki ve ticari konularda temsil edebiliyordu. Kral ailelerine mensup kadınlara okuma yazma öğretilip bazı idari yetkiler verildiği oluyordu. Kadınlar aynı zamanda tapınaklarda doğurganlık tanrıçasının cinsel gücünü kutlama görevlerini üstleniyordu. Sümerlerde kadınlar genel olarak sıradan bir vatandaş muamelesi görüyordu tabi kral sınıfından olanlar hariç.
Sümer uygarlığının başlarında okullaşma faaliyetleri rahiplerle ilişkilendirildi ve tapınaklarda gerçekleşti. Ancak bu sistem daha sonra değişti. Okuldaki öğrencilerin hepsi olmasa da çoğu erkeklerden oluşuyordu. Öğrenciler gün doğumundan gün batımına kadar eğitimlerinde zorunluydular.
Sümerlerde savaş kanunları kölelik sistemiyle yakındı. Sümer kralları diğer ülkelerdeki insanları yağmalamak için adam gönderip köle kazanıyordu. Sümerlerde kadın kölelere dağ kızı, erkek kölelere ise dağ adamı deniyordu. Sümerler köleleri daha çok cariye olarak kullandılar. Köleliği ise şöyle savunuyorlardı; onlara göre tanrılar aşağı insanları köle olarak göndermişti.
Şehirler büyüdükçe ve nüfus arttıkça bataklıklar kurudu ve kayboldu. Daha sonra kendi aralarında ve diğer toplumlarla su yüzünden savaş yaptılar. Ve Sümerler savaşta karşılaştıkları diğer Sümerlere köle oldular. Bu savaş yeni bir savaştı.. Tarihin ilk toplumları kıran kırana bir savaş veriyordu.. Avcı-toplayıcılar savaş alanlarının bir numaralı aktörleriydi. Genç ve güçlü insanlar savaşlara katıldı diğerleri ise tarım ya da başka işlerle uğraştılar. Uzak insanlarla yapılan savaşlar, kralların açgözlülüğü ve hırsları tarafından körüklendi. Bu savaşlarda destanlar yazıldı, ağıtlar yakıldı ve yankıları günümüze kadar sürdü. Hükümdarlar ve çeşitli Sümer şehirlerindeki insanlar kendi şehirlerinin üstün olmasını güçlü olmalarını istediler.. Ve tarih M.Ö. 2800'leri gösterdiğinde, Kish şehri Sümer'in tamamına egemen olmayı başardı. Kish şehrinin üstünlüğü de kanlı bir fetih hareketi başlatan Lagash şehri tarafından sonlandırıldı. Arkeologlar tarafından ortaya çıkarılan bir rolyef heykelinde, kralın askerleri Umma şehrinin üzerinde kasklar, kalkanlar ve sopalarla gelen zaferi ve Lagash kralı mağlup düşmanlarının cesetlerinin üstünde omuz omuza duracak şekildeydi.
Sümer topraklarında uygar toplumlar her zaman muhalefet içinde yer almıştı. M.Ö. 2380 yılında Lagash şehrinde yaşayan insanlar uysal olup muhalefet yapmak yerine tarihin ilk kaydedilen ayaklanmasını başlattılar. Bu ayaklanma Lagash hükümdarının yerel vergileri arttırması ve kişisel özgürlükleri kısıtlamasından sonra meydana geldi. Lagash şehrinin bürokratları zenginlik içinde yaşarlarken isyan eden Lagash halkı tarafından devrildiler.
Günümüze baktığımızda ise savaşlar, modern kölelik sistemi, ülkelerde kukla hükümetler ile zorbalık politikasının dünyaya egemen olması, muhalefetin dahi sistem tarafından yönetildiği daha karmaşık bir dünya içinde gittikçe robotlaşmaya başladığımız ülkelerde yaşamaya çalışıyoruz. Değişen hiç bir şey yok belki de dünya kendini imha edene kadar da olmayacak...
Bu yazımıza da bir göz atın >>> Filistin'in Efsane Lideri Yaser Arafat Zehirlendi Mi?
Bu yazımıza da bir göz atın >>> Fear The Walking Dead
Bu yazımıza da bir göz atın >>> Fear The Walking Dead
Bu yazımıza da bir göz atın >>> Atlantis Kayıp Kıta Efsanesinin Bilinmeyen Gizemleri